Hipnoz ( Bilim Teknik Dergisi, Çeviri )
Hipnoz, bazılarımın henüz duymadığı, bazılarımızın sadece isminden haberdar olduğu, pek çoğumuzun ise ismini duyduğu halde inanmadığı bir olaydır.Hipnozun bugün için herkes tarafından
kabul görmüş ortak bir tanımı yoktur.Bunun başlıca nedeni de doğasının tam olarak anlaşılamamış olmasıdır.bununla birlikte bir tarifi yapılmak istenirse, “ Hipnoz sun i olarak üretilen uykuya benzer hal ve bu haldeki kişinin, verilen telkinleri yerine getirmesi veya telkinleri kabul etmesinin uyanıklıktan farklı olması halidir.” diyebiliriz.
HİPNOZUN TIPTA UYGULANIŞ TARİHÇESİ
Bugün için ele geçen belgelerden anlıyoruz ki hipnoz, tarih öncesinden beri bilinen bir olaydır. Mesela Hint Medeniyetinde, Hintli fakirlerin kendi vücutlarında oluşturdukları hallerin çoğu hipnotik transla yakından ilgilidir. Bu kişilerin ağrıyı bloke edebilmeleri , sıcağa- soğuğa tahammülleri, vücutlarını taş gibi kaskatı ( kataleptik ) hale sokabilmeleri , metabolizmalarını bile etkileyerek günlerce aç ve susuz kalabilmeleri , hep hipnotik durumla ilgili durumlardır. Aynı tip olaylara eski Çin ve Mısır’a ait belgelerde de rastlanılmıştır. Hipnoz kelimesi ,ilk defa İngiliz doktor Braid tarafından kullanılmıştır.Braid bu kelimeyi , yunan mitolojisinde “ uyku veren tanrı “ diye geçen “ Hypnoz “ isminden almıştır. Ama hipnoz olayının bilinen modern tıptaki babasının ise, Mesmer olduğu kabul edilmektedir.
1734 – 1815 yılları arasında yaşamış olan Franz Anthony Mesmer, 1765 ‘ te “ Yıldızların ve Seyyarelerin İnsan Vücudu Üzerindeki Tesiri “ isimli doktora teziyle , insanların yıldızların tesiri altında yaşadığını, kainatı dolduran manyetik akışkanların insanlara tesir ettiğini ileri sürmüştür. Mesmer daha sonra çalışmalarını geliştirerek mıknatıslardaki akışkanı insan vücudunda toplayıp hasta vücutlara aktararak tedaviler yapabileceğini düşünmeye başladı. Bu teoriye de “ Manyetizma Animale “ adını verdi. Mıknatıslı çubuklarla yaptığı denemelerde bugün hipnoz diye bildiğimiz trans durumlarını elde edince, tedavi çalışmalarına başladı.ve bazı tedavileri gerçekleştirmeyi başardı. Kendisine yapılan pek çok itirazlardan ve karşı çıkmalardan sonra memleketini terk etmek zorunda kaldı. Ama önemli olan hipnotik transla ilgili tartışmaları bilim dünyasında başlatmış olmasıydı. Başlayan bu tartışmalar sonunda Fransa Kral’ ı XVI . Lois bu konunun incelenmesi için komisyonlar kurdurttu.
Bu komisyonlardan biri olumsuz karar verdi. Diğerinde ise görüş ayrılıkları çıktı.İşte bu gibi paranormal fenomenlerin araştırılıp incelenmesine yol açan bu tespitlerinden dolayı Mesmer ve Mesmerizm, parapsikolojinin araştırılmasının kabul edilir.bundan dolayıdır ki hipnoz olayı daha önceleri Mesmerizm olarak tanınırdı.
Bu tarihlerden sonra konuya ilgi duyan hekimlerin çeşitli çevrelerin baskılarına rağmen olağanüstü sabırlı ve kararlı araştırmalarıyla konu daha da geliştiridi ve Fransa da 1821 de Recaimer 1829 da Cloguet, hipnoanestezi ile ağrısız ameliyatlar yapmaya başladılar.1855 te Esdaile, 3000 den fazla küçük ameliyat , 300 büyük ameliyat ve 19 ampütasyonu yalnızca hipnoanezteziyle yaptığını ilan etti.
1837 de Fransız dişçi Oudet, telkin edilmiş anesteziden faydalanarak ilk defa bir diş çekti. Tabiyki bu ilkler, kayda geçmiş olan ilklerdi.bunun yanında, kayda geçmemiş ve bundan dolayı bilinmeyen daha önceki çalışmalarda mutlaka vardı.
Kemoanestezinin gelişmesinin de bu tarihlere rastlamış olması hipnoanestezi çalışmalarını zamanla geriletmiş; fakat son zamanlarda mutlaka cerrahi operasyonları gerektiren, fakat genel anestezi kontrendikasyonu olan vakalara alternatif çözüm arayışı, hipnoanesteziyi giderek yine gündeme getirmiştir.
Çağımızı etkileyen doktorlardan Sigmund Freud ‘un de, Psikanaliz teorisini kurarken hipnozdan yararlandığı bilinmektedir.
Geçen bu süreler zarfında hipnoz uzun uzun araştırılıp, tartışıldıktan sonra, 1955 te British Medical Association , 1958 de Amerikan Medical Association ,hipnozun tıpta bir teşhis ve tedavi metodu olarak kullanılabileceğini resmen kabul etmiştir.
Ayrıca 1957 ’ de Michigan State Board of Denstistry, Amerikan başsavcısından , diş hekimlerinin günlük tedavilerinde hipnozu kullanabileceğine dair bir karar çıkarmıştır.Bu gelişmelerden sonra hipnoz ,tıpta bir teşhis ve tedavi metodu olarak resmen yerini almış ve Amerika ve İngiltere başta olmak üzere pek çok gelişmiş ülkede bir bilim dalı olarak kabul edilmiştir. Bugün hipnoterapi uygulayacak hekimlere eğitim yaptırılmaktadır.
BİR TEŞHİS VE TEDAVİ METODU OLARAK HİPNOZ
Bir teşhis ve tedavi metodu olarak hipnozun uygulanışı o kadar geniştir ki , cilt hastalıklarından kadın doğum hastalıklarına , Diş hekimliğinden çocuk sağlığı ve hastalıklarına kadar tıbbın hemen bütün dallarında uygulaması vardır. Ama daha çok psişik kökenli, tıpta psikosomatik kökenli olarak isimlendirdiğimiz hastalıkların ve organik olarak isimlendirdiğimiz hastalıkların tedavisinin yanı sıra, bunların semptomlarının veya ağrılarının giderilmesinde kullanılabilmektedir.
Hipnoterapi ile faydalı olunabilen hastalıklardan çocuklarda daha çok olmakla birlikte büyüklerde de görülebilen gece yatak ıslatmasında oldukça başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Bununla birlikte Psikojenik empotans tedavisi, kekemelik tedavisi yapılabildiği gibi çok ağrılı olan Zona Zocater denilen virütik cilt hastalığında da ağrılar başarıyla giderilmektedir.
Ağrı tedavisi açısından benzer olarak trigeminal nevralji ağrıları ,fantom ağrıları da hipnozla başarılı olarak tedavi edilebilmektedir. Ayrıca hipnoz, anestezi ve analjezide , yani ağrı ve duyuyu kaldırmada ve bazı hastalıkların tedavisinde olduğu kadar, alışkanlık ve bağımlılık tedavilerinde de uygulanabilmektedir. Bunlara örnek olarak da öncelikle sigara alışkanlığı ve alkol bağımlılığı söylenebilir. Ayrıca çok yeme alışkanlığı sebebiyle oluşan şişmanlık tedavisi de yapılabilmekte ve “ Trikotillomani “ denilen saç yeme alışkanlığı, tırnak yeme alışkanlığı, gibi alışkanlıkların tedavileri de başarıyla uygulanabilmektedir.
Burada yeri gelmişken sigara alışkanlığı tedavisinde hipnoterapinin önemini vurgulamak için Burger hastalığındaki sigara bağımlılığını örnek vermek istiyorum. Bu hastalıkta kişi, sigaraya tam anlamıyla bağımlıdır. ve hiçbir şekilde bırakamamaktadır. Sigaranın etkisiyle de bu kişilerde, genellikle de kalbe en uzak bölgelerden başlayarak damarlar tıkanmakta ve vücut bölgesi, cerrahi olarak vücuttan ayrılmaktadır. Yani kollar, bacaklar veya başka vücut bölgeleri kaybedilmektedir. Buna rağmen hasta bir türlü sigarayı bırakamamaktadır. Benzer olarak günde 2 – 3 paket sigara içen enfarktüs hastalarında da hasta hiçbir şekilde sigaradan kopamaz. Fakat her iki durumda da sigaranın hemen kesilmesi gerekmektedir. İşte bu ve benzeri durumlarda sigara alışkanlığı tedavisinde de hipnoz, oldukça etkili bir tedavi metodu olabilmektedir.
Benzer şekilde ,alkol bağımlılığında da hipnoterapi , kişiyi hayata ve topluma kazandıran oldukça etkili ve bazen de yegane tedavi metodu olabilmektedir.
HİPNOZUN DEĞİŞİK ALANLARDA KULLANIMI
Elimize geçen yurtdışı yayınlardan takip edebildiğimiz kadarıyla, İngiltere , İtalya ve diğer bazı ülkelerde polis karakollarında ve mahkemelerde, sorgulamada hipnozdan faydalanılmakta ve yalan makinaları olarak bilinen sorgulama makinalarının kabul gördüğü ölçüde de kabul görmektedir. Ayrıca casusluk faaliyetlerinde , spor karşılaşmalarında kullanıldığına dair bilgilere de rastlanılmaktadır.
HİPNOZ UYGULAMASININ SOSYAL VE AHLAKİ YÖNÜ
Hipnozun bugün için bilinen hiçbir tıbbi kontrendikasyonu yoktur. Ayrıca dikkatli ve usta bir hipnozitör tarafından kullanıldığında, oldukça güvenli ve emniyetli bir teşhis ve tedavi metodu olabilmektedir.
Hipnozun kontrendikasyonları olmamakla berabar,ahlaki,vicdani , kanuni sınırlandırılmasının olması da gerekir. Çünkü hipnoza alınan kişiye, kendini koruyamayacağından , örneğin fiziksel bir zarar vermek mümkündür. Ayrıca hipnoz altındaki durumundan yararlanılıp rasyonalize edilerek masum kişilere , en çirkin ve hunharca fiiller işletilebilir. Bu da hipnozun etik yönünü ilgilendiren bir konudur
1949 DAN GÜNÜMÜZE HİPNOZ KONUSUNDA YAPILAN YAYINLAR
Halen 1949 dan beri İngiltere de Journal of Medical Hypnotism . 1952’ den beri Amerika’da Amerikan Journal of Clinical Hypnosis , yine Amerika’ da 1953’ den beri the Journal of Clinical and Experimental Hypnosis dergileri süreli olarak yayınlanmaktadır. Bu dergilerden ikisi , periyodik olarak YÖK ve Bilkent kütüphaneleri’ne gelmektedir.
Ülkemizde ise ilk ciddi çalışma, Dr C. Tan tarafından hipnoz üzerine tez hazırlanmasıyla oluşmuştur. Yine Prof Dr . Recep Doksat , ihtisas tezini hipnoz üzerine vermiştir. Diş Hekimi Turan Cengiz de ‘’ Hipnodonti ‘’ isimli bir tez vermiştir.
Kitaplara gelince, ülkemizde hipnoz konusunda bugüne kadar yayınlanmış , benim tespit edebildiğim 4 kitap vardır. Bunlar Dr. Ali Eşref Müezzinoğlu’ nun ‘’ Hipnoz’’ , Pediatrist Dr Murat Yurdakök ün ‘’ Hipnotizma’’ , Prof Dr. Recep Doksat ‘ ın ve son oalarak da Dr Tahir Özakkaş ‘ın ‘’ Hipnoz ‘’ isimli kitapalarıdır. Ayrıca bu konuda Prof Dr. Ahmet Edip Uysal ve Prof Dr. Hayati Çelebi ‘ nin yayınladığı çeşitli makaleler bulunmaktadır.
Türkiye deki yayınların genel bir değerlendirilmesini yapmak istenirse, şunları söyleyebiliriz.
Türkiye de hipnoz henüz tanınmadığından ve tartışmalar henüz böyle bir şeyin olup olmadığı veya kabul edilip edilmeyeceği aşamasında bulunulduğundan, bu kitapların ve makalelerin genel karakteri de konuyu tanıtmaya veya varlığını ispat etmeye yöneliktir. Tıbbi tedavilerde nasıl kullanılacağının tartışmasına henüz gelinememiştir. Yurtdışında yayınlanan bu konudaki kitapları incelediğimizde , onların bir fakülte ders kitabı karakterinde olduğunu görmekteyiz.
HİPNOZ MAHKEMEDE
Frank Rock ile evli olan Vickie Loren, Amerika Birleşik Devletleri’nin İlionis şehrinde , 1984 yılının ilkbaharı’nda koasını tabancayla vurdu. Kurşunlar Frank Rock’ un ğöğsüne saplanmış ve birkaç saat içinde öldürmüştü.
Bu olayın hemen ardından yapılan duruşma sırasında Vickie Loren’in cinayet olayı ile ilgili kayda değer hiçbir ayrıntıyı hatırlayamadığı görüldü.
Frank Rock’ un öldürülmesi ile ilgili sorunları çözebilmek için , Vickie Loren ‘in avukatları bir hipnoz uzmanı getirdiler. Hipnotize edilen Loren , Bu sırada kendi savunmasında çok büyük önem arz eden delilleri açıkladı. Buna göre Loren , tabancasının horozuna baş parmağını koyuyor ; Fakat tetiği çekmiyordu . Cinayet olayında kullanılan tabanca bir silah uzmanına incelettirildiğine , silahın yere düşmesi sonucu ateşleme yaptığı ortaya çıktı. Hakim hipnoz altında ortaya çıkarılan delillerin geçerli olabileceğinden şüphelenerek bu delillerin savunmanın bir kısmı olabileceğine karar verdi..Loren in delillerini , hipnoz sırasında ortaya çıkanlar ve hipnozla daha önceden yerleştirilmiş olabilecek deliller olarak değerlendirdi. Ve V.Loren’i kasıtsız adam öldürme suçundan 10 yıl hapse mahkum etti.
Loren in yakınları, onun hakkındaki mahkumiyet talebinin yeniden görüşülmesi için, Birleşmiş Milletler Yüksek Mahkemesine dilekçe verdiler.Dilekçe kabul edildi. 22 haziran 1987 de Birleşmiş Milletler Yüksek Mahkemesi ( tamamiyle yasal bir iştirak olarak olarak kabul edilir. ) Frank Rock’ in davasını karara bağladı. Ve Loren’in kendi kendini savunmada şahitlik hakkına sahip olduğunu göz önünde bulundurarak , hipnoz altındaki sanığın şahitliğini ve hipnotik olarak elde edilen deliller şüpheliyse sorgulama sayesinde delillerin doğruluğunun ortaya çıkarılabileceğini prensip olarak kabul etti. Ancak Hakim Harry A. Blackmun , çoğunluğun kararını göz önüne alarak , hipnoz altında verilen cevapların değişken olduğuna , dolayısıyla doğruluğunun garanti edilemeyeceğine hükmetti.Hipnozda ortaya çıkanların çoğunun faydasız olduğunu düşündü. Ancak hipnozun doğru veya hatalı olan hatıraların anlaşılmasına yardım edebileceğini kabul etti. Bu karar, mahkeme usullerinin oldukça üzücü değişimlere yol açacak büyüleyici imkanların bir çoğunu şimdiden haber vermiş oluyor. Örneğin bir sanık, hipnoz yapılmaya izin verirse , davacı, sanığın hafızasını sarsmak için hipnozu kendi amacında kullanmak isteyebilecektir. Ayrıntıların hatırlanması için hipnotik yardımcıların kullanımı , herhangi bir tanıkla , mahkemede sanığın yargılanmasına engel olabilir. Bu sebeplerden dolayı da bir cinayet davası, yanlış bir sonuçla karara bağlanabilir.
Frank Rock ile ilgili karar, suçluyu yargılamada kullanılan usulleri etkilerken, adli olarak , çifte standartlı bir yargılama ortaya koydu. Hatta hipnozcu sahasında uzmansa , davanın kararında juri’nin yetkilerini bile kullanabilecekti. Ancak bu juri yetkilerinin kullanımı hangi standarda bağlı olacak , hakim bu sonucu nasıl bir değerlendirme ile sonuca bağlayacaktır ? Bir hipnoz uzmanı, profesyonel bir lisansa sahip olmayıp, gerçekleri saptırmada çok kurnaz profesyonel bir hilekar olabilir.
Hipnozun bilimsel olarak kullanılması son günlere rastlar.Mahkemedeki juri heyeti , hipnotik seanslardan evvel, sanığın hafızasına bir savunma beyanatının hipnoz yoluyla verilip verilmediğini araştırmak zorundadır. Ayrıca bir de şu husus var ki, hipnoza maruz kalan kişi , verdiği cevaplarla hipnoz uzmanının düşüncelerine uygun olması beklenebilir.Üstelik hipnoz esnasında hafıza zorlaması bile olabilir. Daha zorlu, sıkı sorgulamalarda hipnoz altındaki birey doğru veya yanlış olan bilgileri büyük bir güven içinde aktararak gerçekleri söylüyormuş imajını verebilir.
Hipnotik olarak elde edilen deliller, sanığa yarar sağlayacaksa , ‘’ Frank Rock Kararı ‘’nın içeriği korunarak bütün deliller dinletilmelidir. Tanınmış bir hipnoz uzmanı, bu gibi mahkeme usullerinde noksanlıklar olduğunu kabul eder. Bir kimse hipnotik trans halinde iken yalan da söyleyebilir. Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, hipnoz sayesinde şuuraltındaki olaylardan sadece aktarılması istenen olaylar ortaya konabilir.Bu durumda sanık, doğru olarak bildiği şeyleri söyleyerek, kendi kendine yardım edebilir. Hipnoz ile elde edilen itiraflar, böyle farklı yapıda olabileceği gibi , mahkeme avukatları da hipnoz sayesinde önemli bir gündem oluşturacak ve hipnozla elde edilen deliller,davacıları için yepyeni bir delil kaynağı olacaktır.
Davalı olsun , davacı olsun her iki taraf ayrı ayrı hipnoz uzmanları getirecek, birbirinin amaçlarına tamamen aykırı bir savunma yapacaklardır.
Davacının hipnozcusu, bir delil oluşturabilmek için, karşı tarafın hipnozcusuna suçlamalarda bulunup, hipnoz halindeki bireyin hafızasında yeni şeyler oluşturarak hipnotik deliller ortaya çıkarmak isteyebilecektir. Bu sırada sanığın hipnozcusu da karşı tarafın hipnozcusunun güvenirliliği için delil isteyecektir. Bu gibi durumlar,sanığın sorgulamasında şaşırtıcı olacak ; kimin suçlu , kimin suçsuz olduğuna karar vermede birçok zorluklar ortaya çıkaracaktır.
Yüksek mahkemede , hipnotik olarak elde edilen delillerin kabulünde bir sınırsızlık olduğunu kabul etmedi. Nitekim Vickie Loren örneğinde hakim ilk sorgulamada Vickie Loren’ in kendi kendini savunmasına tam olarak izin verilmediğini kabul etmiş ; mahkeme , juri, kararını esas almıştır. Neticede kesin olan şu ki , hipnotik olarak elde edilen bu savunma , mahkemelere sunulacak ilk ve son savunma olmayacaktır.
OMNİ ’ den çev. Ekrem MERTER
1989 Ocak Bilim Teknik Dergisi